Ana içeriğe atla

KIRK ODA-MURATHAN MUNGAN


Kitaba başlamadan evvel Murathan Mungan ön yargısı ile başladım işe. O yüzden kitaplarına uzun zaman başlamadım neymiş ne değilmiş diye bile bakmadım. 
Derken Kırk Oda adlı kitabını okumaya koyuldum.Kitapta toplam 9 adet öykü bulunuyor  ve ben sizlere çok beğendiğim ve etkilendiğim ikisinden bahsedeceğim. 
İlk hikaye Yedi Cücesi Olmayan Bir Pamuk Prenses. 
Bu hikayeyi okuduktan sonra kitaba gönül rahatlığıyla devam ettim ve büyük bir keyifle bitirdim. İlk hikayeden de anlayacaksınız dili çok akıcı nasıl okuyup bitirdiğinizi anlayamıyorsunuz. Bu hikayede dil kullanımı dışında beni cezbeden başka bir tarafı ele aldığı bilindik hikayeyi değişik bir bakış açısıyla işlemiş olmasıydı. Okurken acaba neyi nereye nasıl bağlamış diye merak edip durdum ve konunun içinde yer alan felsefik kısmı anlamaya çalıştım. Bunu yapmak çok hoşuma gidiyor çünkü beni düşündüren kitapları her zaman çok sevmişimdir. Yazar önemli olanın bir şeyi isteyip ona ulaşamasan bile yola devam etmen gerektiği ve bu yolda ilerlerken her zaman azimle ve istekle en önemlisi büyük bir inançla  başka yollara sapmadan onu yapman gerektiği konusu üzerinde duruyor. Gerçekten de durup düşündüğünüzde bir yere varmaktansa o yolculuğu yaşamanın uğraş vermenin daha önemli olduğunu anlıyorsunuz. Bunu da pamuk prenses üzerinden anlatıyor. Pamuk Prenses karakterinin günümüz öykülerinde kullanabilir olması benim çok hoşuma gitti.
İlk hikayeyi bitirdikten sonra heyecanla diğerlerini de okumaya koyuldum ve etkilendiğim beni şaşırtan bir diğer hikayeye denk geldim o da Aşkın Gözyaşları ya da Rapunzel ile Avare idi. 
Hikayenin aslında ne olduğunu hangi konuyu ele aldığını ne anlatmak istediğini son 2 sayfasında anlıyorsunuz. Ben bu iki sayfayı okurken hayal kırıklığı,sevinç,üzüntü,şaşkınlık gibi bir çok duyguyu hissettim. Bu hikayeyi bitirdiğinizde  sizi olduğu gibi kabul eden,seven, sorgulamayan beklentisi olmayan insanlarla birlikte olmanız gerektiğinin farkına varıyorsunuz.
Önemli çıkarımlarda bulunabileceğiniz üzerine oturup düşünebileceğiniz güzel bir kitap...

Kitapta yer alan öyküler,

Yedi Cücesi Olmayan Bir Pamuk Prenses
Boyacıköy'de Kanlı Bir Aşk Cinayetİ
Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Zamanımızın Bir Külkedisi
Makas
Hedda Gabler Diye Bir Kadın
Yüzyıllık Uyuyan Güzel
Aşkın Gözyaşları ya da Rapunzel ile Avare
Tutkunun Veronica Voss'u

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yusuf Atılgan Tüm Öyküleri

Bu kitabı okuyana kadar öykü okumayı sevmediğimi zannediyordum. Ta ki Yusuf Atılgan ile tanışana kadar..   Yapı Kredi Yayınları yazarın tüm öykülerini bir kitapta toplamış ve çokta güzel olmuş. İlk sayfayı okuduğum an anladım ne kadar güzel bi kitaba başladığımı. Hiç bitmesindi hiç... Dili o kadar güzel o kadar akıcı ki başladığınız öykünün nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile. Yaşadığı toplumu çok iyi gözlemleyerek uç noktalara değinmiş. Aslında hepimizin yaşadığı ya da yaşayabileceği durumları bir çırpıda okumuş oluyoruz. Her bir öyküde başka bir hayat gördüm başka bir hayat yaşadım. O hayatlara üz...

İskender Pala- Mihmandar

  Belki de bitmemesini istediğim ender kitaplardan biriydi. Beni hiç tahmin etmediğim yerlere götürdü.  Yüzyıllar evvelinden başlayan olaylar günümüz tarihi ile sonuçlanıyor. Yüzyıllar geçip giderken olayların bağlantıları oldukça yumuşak ve birbiriyle ilişik. Olayları kitaptaki her kişinin ağzından dinliyoruz neredeyse. Dili oldukça akıcı ve sade. Kitabı okurken isimleri hafızanızda tutmakta zorlanmıyorsunuz. En önemlisi kitapta birçok bölümün ve bir çok olayın yer almasına rağmen olaylar zincirini kaçırmıyorsunuz. Kafa karışıklığı yaşamadan içinize sindirebileceğiniz çok güzel bir kitap sizi bekliyor. Kısa Bir Özet;     Hz.Muhammed'in peygamber olarak Medine'ye geldiği sıralarda herkes O'nu kendi evinde ağırlamayı isteyip dualar ederken O nerede konaklayacağını devesine bırakır. Devesi ise Ebu Eyyub el Ensari'nin evini seçer.O günden sonra Hz.Muhammede evinden ayrılana kadar aylar boyunca ona zarar gelmemesi için geceler boyu uykusuz kalır ve onu korumaya ...

Albert Camus-VEBA

     Oran şehriyle başlayan anlatım dikkatimizi ilk önce şehre vermemizi sağlıyor. Veba ile Oran'ın ilişkisini anlayabilmemiz açısından şehrin tasviri oldukça önemli. Oran diğer şehirlerden farklı olarak sanki daha çok arkada kalmış terk edilmiş kimsenin hareket etmeye dahi üşendiği ama yine de hayat mücadelesine devam ettiği bir yer olarak göze çarpıyor.     Kitaba yaşam veren kahraman;Doktor Reux belki de bir şehrin Veba'yı nasıl karşıladığını anlamamızı her yönüyle irdeleyerek sanki şehrin içinde acıları yaşıyormuşuz gibi hissetmemiz için çabalıyor. Veba'nın ortaya çıkmasıyla yetkililerin bile yardımı esirgediği şehirden vazgeçtikleri anda doktor Reux hiç bir zaman hastalarını kurtarmaya çalışmaktan onlara hayat olmaktan vazgeçmez.      Dikkat edilmesi gereken husus Veba'nın ortadan kaldırılması için girişilen kişisel çabalar değil de Veba nedeniyle ayrılıklar özlemler yaşayan Oranlılar. Kimi hastalığı bir kurtuluş olarak...