1983 Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Wıllıam Goldıng 1954'te ilk romanı; Sineklerin Tanrısı adlı kitabını çıkarır. Kitap; atom savaşından korunmak üzere uçakla güvenli bir yere götürülmeye çalışılan çocukların ıssız bir adaya düşmeleri ile başlar.
Gariptir ki uçaktan hiç bir yetişkin sağ kurtulamamıştır. Sağ çıkan tüm çocuklar ise yara bere almadan ıssız adaya adapte olmaya çalışırlar. Çocukların, çocuk akıllarıyla barış ve eğlence içinde günlerini geçirdiklerini görmeyi umut ederken tam tersi bir kaos yarattıklarını görmekteyiz. Beşerinin dünyayı mahvetmesinin meşru bir yaşı yok sanırım...
Çocuklar başlarında yetişkin olmadan özgürce yaşayabilecekleri ortam buldukları için mutludurlar. Ne var ki zaman ilerledikçe lider seçtikleri büyük çocuğun adadan kurtulmak için görev saydığı "ateş yakma"(ateşten elde edilecek duman ile büyüklere burada olduklarının işaretini göndereceklerdir) işlemini dahi yapamazlar.
Bu şekilde; disiplinden uzakta bir dünyanın yaratacağı olumsuz durumlar gösterilmeye çalışılmıştır belki de. Karşıt çatışmayı yaratan diğer lider ruhlu çocuk ise adadan kurtulmak için ateş yakmaktansa avlanmayı tercih eder. Kötü kalpli olarak gösterilen bu çocuk zamanla yandaş bulmaya çalışır ve iyi kalpli çocuğa karşı cephe oluşturmakla kalmaz adeta kabile kurar. Bu kurduğu kabile ile tüm çocukları yanına çeker ve hırsı ile neredeyse ıssız adayı yakarak kül etme noktasına getirir.
Kitapta görüyoruz ki hiç bir beşerinin olmadığı huzur içinde günlerini geçiren ıssız ada, çocukların gelmesiyle adeta ağlamaya başlar. Küçük bir cehennem yaratırlar. Bu noktada insan sorguluyor "dünyayı kendimize dar etme" genlerimize işlemiş olabilir mi ? Bu iç güdüyle mi dünyaya geliriz... Sonradan ailemizden, arkadaşlarımızdan, çevremizden mi öğreniriz bencil ve acımasız olmayı?
*Kapak fotoğrafı için kullanılan kaynak: https://www.dr.com.tr/kitap/sineklerin-tanrisi/edebiyat/roman/dunya-roman/urunno=0000000107800
Yorumlar
Yorum Gönder